Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi işçilik alacaklarının, somut olayın özelliklerine göre belirsiz alacak davası yoluyla talep edilemeyeceğine ilişkin bir Yargıtay kararı, takip ettiğimiz bir davada elimize ulaştı (22. Hukuk Dairesi E. 2014/14308 K. 2015/24273). Bu yazıda, bu konuya bu karar ışığında kısaca değineceğim.
Belirsiz alacak ve tespit davası, mülga HUMK’da yer almayan yeni bir dava türüdür. 6100 sayılı HMK ile kabul edilmiştir. İlgili hüküm şudur:
Belirsiz alacak ve tespit davası
MADDE 107
–
(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.
Bu madde hükumet tasarısında yer almamış, Adalet Komisyonu’nda kabul edilmiştir.
Bir davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, aşağıdaki iki şarttan biri gerçekleşmelidir:
- Alacaklıdan, davanın açıldığı tarihte, alacağın miktarını veya değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi beklenememelidir, veya,
- Alacaklının, davanın açıldığı tarihte, alacağın miktarını veya değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi imkansız olmalıdır.
Bir alacak davasında dava konusunun değeri veya miktarı biliniyor veya tespit edilebiliyorsa, bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılması usule aykırı olur. Bu durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği, söz konusu kararda açıkça ifade edilmiştir.
Yargıtay, söz konusu kararında, alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılamayacağını, her davada somut olayın özellikleri nazara alınarak sonuca gidilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Maddenin 2. fıkrasına göre, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilir. Örneğin bilirkişi veya keşif incelemesi sonucunda belirlenebilirlik hali ortaya çıkarsa, davacı talebini arttırabilecektir.
Yargıtay, anılan kararında, bu fıkra hükmünden de yararlanarak,
“Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.”
ifadelerine yer vermiştir.
Yazıyı daha fazla uzatarak sizi sıkmadan, bahsi geçen kararda somut olayın özelliklerine göre hangi gerekçeyle karar verildiğine değinerek yazımı noktalamak isterim.
Somut olayda Yargıtay, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının işçi tarafından belirsiz alacak davası olarak AÇILAMAYACAĞI sonucuna varmıştır. Bu sonuca varırken,
“… kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı bakımından, davacı çalışma süresini, en son ödenen ücreti, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını belirleyebilmektedir. Tazminat hesaplamasında esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri de, belirleyebilecek durumdadır. Hal böyle olunca, davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı talepleri yönünden, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerekirken,…”
gerekçesiyle hüküm kurmuştur.
Kararda uzun ve yararlı bir muhalefet şerhi bulunduğunu da not düşerek yazımı sonlandırıyorum.
Avukat, yazılım geliştirici. Amerika’da yaşıyor.
Bu güzel inceleme için teşekkür ederiz, emeğinize sağlık.